sineme yolculuk...
İnsanların isimleri karakterlerine de yansırmış. Benim de hayatım kalbimle uğraşmakla geçti.
Çocuklukta kalbimi dinledim, gençlikte kalp kırıklıkları yaşadım, üniversitede psikoloji okurken kalbimle buluştum, sonra iş hayatında kalbimi bastırmam gerektiği söylendi.
Çok denedim, uğraştım ama bunu başaramadım ve kendi yolumu seçtim; kalbimle yaşamayı.
Bu blog Sine'me yolculuğumun yansıması ve paylaşımıdır. Amacı ise kalplere dokunmak...
Şarkılarla Hasbihal
Küçüklüğümden beri insanlar bana duygusal bir insan olmanın olumsuz olduğunu hissettirmişlerdiler. Bu durum, özellikle iş hayatında perçinleştirildi; güçlü olmalıydım, gerekirse sert olmalıydım. Çocukluk ve gençlik yıllarım bu durumu sorgulamakla geçti. Neden ben, ben olamıyordum? Duygusal olmak neden bu kadar kötüydü? Ancak olgunluk dönemi sayılabilecek 40’larıma geldiğimde, çeşitli yaşanmışlıklar ve farkındalıklarla kendimle ve duygularımla barıştım. Dünyada benim gibi duygusal insanlar olmasa, dünya nasıl bir yer olurdu? Dünyada her renkten insanın var olmasının nasıl bir denge yarattığını gördüm ve bu dengeyi benimsedim. Bu esnada kendi duygularımla da temas ettim.
Çalışan bir anne olarak yıllarca hayatın koşturmacasına kapıldım. “Çocuk da yaparım, kariyer de” diye bizi motive eden sloganların aslında o kadar da kolay yapılamadığını gördüm. Özellikle İstanbul şehrinin girdabına kapılıp sürekli koştum, girdapta döndüm durdum, bazen uçtum bazen düştüm. Kendimle ve duygularımla en çok baş başa kaldığım anlar arabada bir yere giderken müzik dinlediğim anlardı…Müziğin derinliği, duygularla teması, evrenselliği ve duygularda başkalarıyla buluşmayı sağlaması kendimi bulduğum anlardı. Şarkıları yazanlarla, söyleyenlerle, hissedenlerle ve dolayısıyla duygularla, duygularımla buluştuğum eşsiz anlardı arabadaki o anlar. Yol bir bahane olur, tüm soğuk gerçekler, sorumluluklar, hayatın anlamsızlıkları kaybolur, notalarda duygular uçuşurdu. Adeta başka boyuta geçerdim. Bu duygularla bloğumu oluşturmak, şarkılarla hasbıhal etmek istedim. Belki sohbetimize siz de katılırsınız, ne dersiniz?